Sanatçının Eserini Açıklaması :
Anıtkabir projesinin nasıl meydana getirildiğini Prof. Emin Onat şöyle açıklamıştır :
"Atatürk'ün başardığı devrimlerin en önemlilerinden biri, şüphesiz bize, geçmişin gerçek değerini göstermek olmuştur. Osmanlı devri şereflerle dolu bir devir olmakla beraber, itiraf etmek gerekir ki skolastik ruhun hüküm sürdüğü kapalı bir alemden ibaretti. Gerçekte ise tarihimiz, bir zamanlar Ziya Gökalp'in "Ümmet devri" dediği bir içe kapanmış medeniyetten ibaret değildi. Akdeniz milletlerinden birçoğu gibi, tarihimiz binlerce yıl önceye gidiyor. Sümerlerden ve Hititlerden başlıyor ve Orta Asya'dan Avrupa içlerine kadar birçok kavimlerin hayatlarına karışıyor, Akdeniz medeniyetinin klasik geleneğinin en büyük köklerinden birini teşkil ediyordu. Atatürk, bize bu zengin ve verimli tarih zevkini aşılarken, ufuklarımızı genişletti. Bizi ortaçağdan kurtarmak için yapılmış hamlelerden en büyüğünü yaptı. Gerçek geçmişimizin ortaçağ değil, dünya klasiklerinin ortak kaynaklarında olduğunu gösterdi.
Gerçek milliyetçiliğin, içe kapanmış bir ortaçağ gelenekçiliğinden asla kuvvet almayacağını, onun yalnız ortak ve eski medeniyet köklerine inmekle canlanabileceğini anlattı. Avrupalılaşmakla, medenileşmekle, millileşmenin aynı şey olduğunu, bundan iyi hangi fikir ifade edebilirdi ?
Bunun içindir ki biz, Türk milletinin skolastikten uyanma, Ortaçağ'dan kurtulma yolunda yaptığı devrimin Büyük Önder için kurmak istediğimiz anıtın, O'nun getirdiği yeni ruhu ifade etmesini istedik. Bu ruh, milletin içinden geçtiği medeniyetlerden birine ait, ölümlü bir ruh olamazdı. Atatürk'ün dehası bize gösterdi ki, dünyanın en büyük medeniyeti olan Sümer medeniyeti, Türkler tarafından yaratılmıştır. 0 önce Akdeniz medeniyetinin temeli olduğu gibi, zamanımızda, dünya medeniyetinin köklerini aynı yerde bulacaklardır. İşte bunun içindir ki batılılaşma yolunda en büyük hamlemizi yapan Ata'nın Anıtkabirini, bir sultan veya veli türbesi ruhundan tamamen ayrı, yedibin yıllık bir medeniyetin, rasyonel çizgilerine dayanan klasik bir ruh içinde kurmak istedik.
Uzun yıllar dayanabilecek yapılar kurulmak istenilirse tabiatın vergisinden başka bir şeye gitmemek gerekir. Ancak tabiatın taşıdır ki vakar ile ihtiyarlar. Bu itibarla anıtın taştan yapılması düşünülmüştür. Anıtın mimari kuvveti her taraftan görünüşün aynı olması ile husule geleceğinden, bu nokta gözönünde tutulmuş, binanın dışının bir maske halinde olmayıp, içinin bir ifadesi olarak yaratılması önemle dikkate alınmıştır.
Atatürk'ün Lahdi'ni ihtiva eden Şeref Holü, dış mimariden kuvvetle görünecek ve abideye etki verecek şekilde bütün kitle arasından yükseltilmiştir. Bu holün etrafı birinci katta müzelerle Atatürk'ün hatıralarıyle sarılmıştır. Abide, meydandan merdivenler vasıtası ile altı metre kadar yükseltilmiş bir platform üzerine oturtulmuş, zemin kapalı ve küçük pencereli masif bir duvar şeklinde tutularak, bunun üzeri, Ankara'nın güneşli ikliminde büyük ışık ve gölge kontrasları yapacak taş kolonlarla çevrilmiştir. Programda istenen, uzaktan görünüşteki azamet ve kudret ifade edilmiştir. Kolonadın üzerinden taşan ve tabutu andıran kitlenin dış duvarları İstiklal Savaşı ve büyük Türk İnkılabını canlandıran rölyeflerle süslenmiştir.
Anıtın doğu girişi, Aslanlı Yolun başındadır. Bu yolun başlangıcında iki nöbetçi ile kuvvetlendirilmiş olan giriş kısmına, dört metre yüksekliğinde merdivenle çıkılır. Anıtın doğu girişi burasıdır. İhata duvarlarının anıtın altına alınması sayesinde ona, her taraftan yüksek kaide teşkil edilmiş ve Rasattepe ifadesi kuvvetli olmayan, yumuşak bir tepe olmaktan kurtarılarak, burası bir çeşit yüksek kale haline getirilmiştir.
Anıtın tepe üzerine yerleştirilmesinde, birbirini dikine kesen iki kuvvetli mihver esas olarak alınmıştır. Bu mihverlerden biri, Ankara Kalesi'nden, diğeri Büyük Millet Meclisinden geçer. Birincisi, kale karekteriyle başlangıçtaki hamleyi temsil ederek şehrin siluetinden kıymetli bir varlık alırken, diğerinin uzandığı istikamet bu inkılabı koruyanların ve sürdürenlerin bulunduklan yeri, Çankaya'yı göstermektedir. Bu iki mihverin birleştiği mahal, Tören Meydanının mimari merkezini teşkil ettiği kadar, başlangıç ile devamın heyecanına sürükleyen bir mevki olarak bu tekatu (kesişme) hal kazandırmaktadır.
Şeref antresinden girilince, 180 metre uzunluğunda bir platform vardır. Bunun iki tarafına dört sıra kavaklar dikilmiştir. Bu vakarlı methal, herkesi sükünete ve ciddiliğe davet edecektir. Buradaki yürüyüş esnasında, tazim ziyaretine hazırlayan bir atmosfer yaratılması düşünülmüştür. Ru Aslanlı Yolun sonunda döşemeli bir ön avlu vardır. Bu avlunun üç tarafı taş ayaklıklı bir galeri ile çevrilidir. Bu taş avlunun giriş istikametinden Bakanlıklar, Çankaya ve Meclis görülmektedir.
Avlunun sol tarafında kale istikametinde, Anıtkabir'in platformuna götüren geniş bir merdiven başlamaktadır. Buradan Şeref Holü'ne gidilir. Esas abideye gelmeden önce ziyaretçinin ruhunda uyanmakta olan sabırsızlık ve vecdi meydana getiren hazırlık ve bekleme devresi burada son bulmaktadır. Bu açık merdivenin üstünde çok dik şekilde, büyük taş ayaklı galeri ile çevrilmiş bir Şeref Holü yükselmektedir.
|
 |